Nilüfer Mutlu Son Masaj Hizmeti
Nilüfer Mutlu Son
Son bitirme vuruşlarını yapıyordu. Harry kurbanların geçmişiyle derinlemesine ilgilenmemiş, arkadaş ve Nilüfer Mutlu Son akrabalarıyla hiç görüşmemişti. Yalnız ifadelerinin üzerinden şöyle bir geçmiş fakat işe yarar bir şey bulamamıştı. Cevaplar orada değildi. Olayların kurbanların kim olduğuyla değil, neyi simgeledikleriyle bir bağlantısı vardı. Bu katil için kurbanlar aşağı yukarı rasgele seçbilimselş görüntülerden ibaretti. Mantığını idrak etmek için gerçekte ne olduğuna bakmak gerekliydi.
O anda kimyasallar hınçla harekete geçti. Tesiri uyku hapından ziyade halusinojeniklere benziyordu. Sanki bir varilin içinde dere süresince ilerliyormuş benzer biçimde kontrolü dışında bir sürü şey aklına geliyordu. Vakit canlanmıştı ve genişleyen evren şeklinde atmaya başlamıştı. Kendine ulaştığında çevreındaki her şey taş kesilmiş, plağın iğnesinin sesinden başka bir şey duyulmuyordu. Yatak odasına gitti ve yatağın ucuna bağdaş kurarak bakışlarını şeytan yıldızına sabitledi. Bir süre sonra gaslınün önünde dans etmeye başladı. Gözlerini kapadı. Sorun onu hayalinde tutabilmekti. Dışarısı aydınlandığında Harry her şeyin ötesine geçmişti.
Nilüfer Mutlu Son
Oturuyor, duyuyor ve görüyordu ama ek olarak rüyahut görüyordu. Merdivenlere atılan Aftenposten’in sesi onu uyandırdı. Başını kaldırdı ve artık önünde dans etmeyen şeytan yıldızına yeniden odaklandı. Hiçbir şey dans etmiyordu. Her şey sona ermişti. Mantığını anlamıştı. Çaresizce gerçek duyguların peşinden koşan uyuşmuş bir insanın mantığı. Sevdiği birisi varsa orada sevginin olduğunu zanneden, sorulan şeyler var ise cevaplarının da olması icap ettiğini düşünen saf ve aptal bir adam.
Harry Hole’un mantığı. Bir an öfkeyle duvardaki haça kafa attı. Gözlerinin önünde şimşekler çaktı ve yatağa düştü. Baktığı yerden saati görebiliyordu: 05:55. Nevresim nemli ve sıcaktı. Sonrasında, sanki birisi ışığı kapatmış benzer biçimde, kendinden geçti. Fincanına kahve dolduruyordu. Her süre köşedeki otelden aldığı Observer’ın sayfalarını çevirirken Danke diye mırıldandı. Mahalle pastanesinin sahibi Hlinka’nın yaptığı sıcak ayçöreklerini de unutmuyordu. Kendisi yurtdışına hiç çıkmamıştı. Sadece Slovakya’ya, ki orası da pek yurtdışı sayılmazdı. Ama adam ona Prag’ın öteki tüm Avrupa kentlerinin haiz olduğu her şeye haiz bulunduğunu söylüyordu. Kız daha önce gezi etmek istemişti. Onu tanımadan önce Amerikalı bir işadamı kıza âşık olmuştu. Bir ilaç şirketi yöneticisi olan Prag’lı iş bağlantısı kızı ona armağan etmişti.
Son yorumlar