Nilüfer Mutlu Son Masaj Salonu

Nilüfer Mutlu Son Masaj Salonu

Sonucunda iki genç kızın yakınına yerleştiler. Az ö telerinde de bu kızların dikkatini çekmeye uğraşan bazı adamlar tuhaf ve birbirlerinin gö zlerine kumlar atıyorlardı Havlularını yan yana serdiler sırf mayoyla kalın dek soyundular, yü zlerini denize dö nü k olarak oturdular su kayağ ı meydana getiren birini çeken bir motor geçti. Sonrasında  Nilüfer Mutlu Son Masaj Salonu martılar, sonra kayışla sırtına teneke bir sandık asmış, bunun içinden dondurma satan bir çocuk. Gö sterişçi adamlardan ikisi, bir üçüncünün koluna o denli sert vuruyorlardı ki, genç kızlar haykırarak karşı çıktılar. Bunun ü zerine adamların hepsi anında kıçü stü yere çakılarak kızların çevresinde bir at nalı oluşturdular, kendilerini taratmaya koyuldular. Colin ile Mary, parmaklanın birbirine kenetleyerek el ele tutuşmuşlar, mevzuşmadıktan biçimde ne kadar yakın olduklanra hissettirmek istercesine birbirlerinin ellerini sıkıyorlardı.

Nilüfer Mutlu Son Masaj Salonu

O sabah kahvaltıda Mary fotoğrafla ilgili olayı tekrar anlatmıştı; ü stü nde fikir yü rü tmeden, herhangi bir tahmin yapmadan, vakaların meydana geliş yahut kendisi tarafından idraklanış sırasını bozmadan. Colin kafasını sallayarak dinledi, gece olanları hayal meyal anımsadığını sö yledi, bir iki ayrıntı ü zerinde sorular sordu (sardunya saksıları resimde gö rü nü yorlar mıydı? -evet; gö lgeler ne yana dü şü yordu? -anımsayamadı) ama o da, kadın şeklinde, herhangi bir yorum yapmadı. Gene kafasını sallayıp gö zlerini bitkin yorgun ovuşturmuştu. Mary, onun kolunu okşayayım derken sü tlü ğü devirmişti dirseğiyle. Yukarıya çıktıklarında, plaja gitmek ü zere ü stlerini değiştirirlerken Mary adamı yatağa çekmiş, ona sıkı sıkı sarılmıştı.

Onun yü zü nü ö pmü ş, başını gö ğsü ne bastırarak, onu ne kadar sevdiğini onlarca kere yinelemiş, adamın bedenine taptığını sö yleyip durmuştu. Bir eliyle onun çıplak, sert kıçını sıktı. Colin bir taraftan kadının memesini emerken bir taraftan da parmağını onun ta içine soktu. Dizlerini yukarı çekti, emmeyi ve okşamayı sü rdü rü rken Mary de ö ne arkaya sallanıyor, durmadan onun adını tekrarlıyordu. Derken yarı ağlayıp yarı gü lerek demişti ki: “Birini bu kadar sevmek niçin bu kadar ürkütücü? Niçin bu kadar ü rkü tü cü ?” fakat yatakta daha fazla kalmadılar. Plaja gitmeye kararlı olduklanra birbirlerine anımsatarak kalktılar, havlularını çantalara yerleştirdiler.