Nilüfer Mutlu Son
Nilüfer Mutlu Son
Başını kaldırdı. “Bağışla beni ama o Oxford da değil mi?” “Evet, öyle, ” dedi Olivia sanki altmış millik mesafenin hiç önemi yokmuş gibi.Nilüfer Mutlu Son “ama o geçen hafta buradaydı ve sen onunla hemen hemen hiç vakit geçirmedin.” “Bu doğru değil, ” dedi Miranda. “Hyde Park’ta ata bindik, ruhlar için Gunters’e gittik, hatta Serpentine’de bir tekne gezintisi yapmış olduk.” Olivia yakındaki bir sandalyeye kendini attı ve kollarını önünde kavuşturdu. “Bu yeterli değil.” “Sen çıldırmışsın, ” dedi Miranda.Nilüfer Mutlu Son Hafifçe başını salladı ve sonrasında kitabına geri döndü. “Biliyorum ona âşık olacaksın. Tek ihtiyacın olan onunla birlikte yeterince vakit geçirmek.” Miranda dudaklarını sımsıkı kapadı ve gözlerini kitabın üzerinde sabitledi.
Bu hiçbir yerde kabul görebilecek bir konuşma değildi. “bir tek iki günlüğüne geliyor, ” dedi Olivia. “Hızlı hareket etmemiz gerekiyor.” Miranda bir sayfa çevirdi ve”Sen ne dilersen, onu yap Olivia, ama ben planlarının bir parçası olmayacağım.” sonra telaşla kafasını kaldırıp ona baktı. “Hayır, fikrimi değiştirdim. Ne dilersen onu yapma.
Nilüfer Mutlu Son
Eğer her şeyi sana bırakırsam, neler olup bittiğini anlayamadan kendimi uyuşturulmuş olarak Gretna Green* yolunda bulurum.”Nilüfer Mutlu Son *Gretna Green, güney İskoçya’da İngiltere sınırında, 1754–1856 yıllan arasında İskoç yasaları değişinceye kadar, kaçarak evlenmiş olan eşlerden bir tanesinin yirmi bigün boyunca evlenme iznini alabilmek için ikamet etmek zorunda kaldığı bir köy.
“Entrika dolu bir fikir.” “Livvy, çöpçatanlık yok. Bana söz vermeni istiyorum.” Olivia birden kurnaz bir ifadeye büründü. “Tutamayacağım bir sözü vermem.” “Olma.” “Peki, tamam fakat eğer onun kafasında çöpçatanlık var ise Winston’ın önüne geçemezsin. Son davranışından yola çıkarsak, bu şekilde bir şeyler düşünüyor olması muhtemel.” “Yeter ki sen müdahale etme.” Olivia burnundan soludu ve alınmış benzer biçimde görünmeye çalıştı. “böyle bir şeyi yapabileceğimi düşünmen bile beni incitiyor.” “Lütfen.” Miranda yeniden kitabına döndü fakat bir yandan kafasından geriye doğru sayarken bir taraftan da kitabın konusuna odaklanmak neredeyse imkânsızdı… Yirmi, on dokuz, on sekiz… Olivia ne olursa olsun yirmi saniyeden daha çok sessiz kalmayacaktı. On yedi… On altı… “Winston’dan çok sevimli bir koca olur, sence de öyle değil mi?” Dört saniye. Olivia için bu kadarı bile olağanüstüydü. “doğal ki onun yaşı daha genç fakat hepimiz de öyleyiz.”
Son yorumlar